|
Binlerce yıllık tarihinde kadınların egemen olduğu Anadolu pek çok ünlü, güçlü kadına da ev sahipliği yapmıştır. Ana tanrıça inancının da doğduğu yer olmuştur. Ve diğer kıtalarda yayılış göstermiştir. Elde edilen bulguların ışığında Anadoluda 16000 yıl öncesine dayanan bu inanç; adı gibi dinlerin anası olabilir
Uygarlığın doğduğu, bağrında kendine has binlerce bitki ve hayvanı barındıran; insanlık tarihinin en önemli yeridir Anadolu. Bursa Belen Tepede ortaya çıkan son bulgularla insanlık tarihi Anadoluda M. Ö. 400000 yılına kadar uzanmaktadır.
Binlerce yıllık tarihinde kadınların egemen olduğu bu coğrafya pek çok ünlü, güçlü kadına da ev sahipliği yapmıştır. Ana tanrıça inancının da doğduğu yer olmuştur. Elde edilen bulguların ışığında Anadoluda 16000 yıl öncesine dayanan bu inanç; adı gibi dinlerin anası olabilir
Analığı, üremeyi, dişiliği, hayatın sürmesini ve dolayısıyla bereketi simgeleyen tanrıça, ayakta, oturmuş ya da uzanmış olarak betimlenir; düzgün vücüdu her zaman tasvir konusudur. Heykellerin bir bölümünde doğum yaparken görülür. Otururken ya da doğum anındaki bazı heykellerde yanında iki leopar bulunur. Ana tanrıçanın kutsal hayvanı olan leopar, hayvanların kraliçesi olduğunu ve doğa üzerindeki sınırsız egemenliğini simgeler. Bazen kollarında, çeşitli efsanelere göre tanrıçanın hem çocuğu, hem de sevgilisi olan Attisi taşır.
Anadoluda kimi zamanlarda farklı isimlerle anılmıştır. Ana tanrıça isimleri Artemis, Kibele, Kubaba, Afrodit (Venüs) ve diğer tanrıçalar Nike, Hestia, Demeter, Persephone ve niceleri
Artemis
Tanrıça Artemis adına ilk tapınak M. Ö. 800lü yıllarda Efesteki nehrin yakınındaki bataklık kıyıya yapılmıştı. Bazen Diana da denen Efes tanrıçası Artemis, Yunan Artemisiyle aynı değildi. Yunan Artemisi av tanrıçasıydı. Anadoludaki Artemis ise belinden omuzlarına kadar birçok göğüsle resmedildiği gibi verimlilik, bereket ve doğurganlık tanrıçasıydı.
Bu eski tapınakta muhtemelen Jüpiterden düşen bir meteorit olduğu düşünülen kutsal bir taş vardı. Artemisin kutsal taşı ile Kibelenin kutsal kara taşı arasında bir ilişki olduğunu düşünmek çok ta yanlış olmayacaktır. Tapınak, sonraki yüzyıllarda birkaç kez tahrip olmuş ve yeniden inşa edilmiştir.
Kibele
Bir zamanlar gökler, denizler ve kayalar birbirinden ayırt edilemeyecek halde imişler. Fakat birdenbire ortaya bir musiki örmüş, gökler ve denizler yine bir kâinat teşkil etmişler, birbirinden ayrılmışlar. O esrarengiz musiki, Ürinomun (yani Kybelenin) doğduğunu ilan ediyormuş. Onun sembolü de ay imiş.
(İnanç varlığı olarak dişilerin kutsallaştırılmasına yol açan doğum olayının nedenini bilemeyen Eski Çağ insanının gözünde, bu eyleme (doğurma işine) doğaüstü gizli güçlerin katıldığına inanmak doğaldır. Doğadaki bu yaratıcı, doğurucu güçlerin, özellikle insanların üreme organları üzerinde yoğunlaştığı, ya da yoğunlaşmasını sağlayan inançların yeşerdiği çağlardır, bu zamanlar.)
Kibele figürünün kökeni son yıllarda elde edilen veriler ışığında Anadoluda 16000 yıl öncesine dayanmaktadır. Ana tanrıça Kibele Konya Çatalhöyüklüdür. Frigya mitolojisinde bir ana tanrıça olan Kibeleye genellikle dağ zirvelerinde tapınılırdı. Doğa ile özdeşleştirilmiş, özellikle bazı vahşi hayvanlarla ilişkilendirilmiştir.
Manisaya 7 km. uzaklıkta, Spil Dağı eteğinde bulunan, Gediz Ovasına dönük, oturmuş kadın şeklinde tasvir edilen rölyefinin Hitit döneminde yapıldığı sanılmaktadır.
Anadoluda çok sayıda Kibele anıtı vardır. Afyon-Eskişehir (Pessinus) civarında yer alan açık hava tapınaklarında niş içinde, iki yanında arka ayakları üzerinde duran birer aslan duran bir ana tanrıça kabartması bulunur. Ana tanrıçaya tapınmaya gelenlerin, bereket ve doğurganlıktan pay almak için Kibelenin ve aslanların üreme organlarına dokunarak aşındırdıkları görülmektedir. Anadoluda Kibeleyi baş ilahe olarak kabul eden bir topluluğun vecde dayalı bir organizasyon biçimini Frigyalılar döneminde kazandığı sanılmaktadır.
Eski metinler Koribantlar denilen Frigyalı Kibele rahiplerinin psişik yeteneklere sahip olduklarını, tılsımlı taşlar kullandıklarını ve kendilerini hadım ettiklerini bildirmektedir. Enerjik etkinliğe sahip olduklarına inanılan bu tılsımlı taşlardan en ünlüsü vaktiyle Pessinusta bulunan, Kibele kara-taşı olarak bilinir. Friglerde bereket ve çoğalmanın simgesi olmuştur. Bu inanç daha sonra yunanlılara geçmiştir.
Kubaba
Sümerlerdeki ana tanrıça sembolüdür. Hitit ve Hurrilerinde inandıkları Kubaba Kibele ile özleştirilir. Sağ elinde nar ya da haşhaş sol elinde ayna taşıyan Kubabanın Sümer dilindeki adı Kug-Baudur.
Afrodit
Aphrodite veya Afrodit Yunan mitolojisinde aşk ve güzellik tanrıçası. Roma mitolojisindeki ismi Venüstür.
Afroditin üzerine iki efsane vardır. Hesiodos Theogoniada bu tanrıçanın istiridye kabuğunda denizin köpüklü dalgalarından Güney Kıbrısta Paphosda doğduğunu söylerken, Homeros tanrıçanın Zeus ile Okenos kızı Dioneden doğduğunu söyler.
Güney Kıbrıs- Paphos
Aphrodite altın sıfatıyla çoğu yerde karşımıza çıkar. Tanrıça için çoğunlukla kulanılan sıfatlar işveli, cilveli ve gönül alıcıdır. Sevgiyi, sevişmeyi simgeleyen tanrıça, çoğu yerde oğlu Eros ile görünmektedir. Ancak Eros Hesiodosa göre oğlu değildir ve Afroditin alayına daha sonra katılmıştır. Bunun yanı sıra tanrıçanın alayında güzelliği, zerafeti ve bereketi simgeleyen Kharitler, Horalar ve Hymenaios yer almaktadır.
Birçok efsanede yer alan Aphroditenin kocası Hephaistostur ve tanrıça kocasını Ares ile aldatır. Ayrıca Hermes ile sevişmesinden Hermaphroditos doğar. Bunun yanı sıra Adonis ve Ankhises ile ilişkileri vardır. Ayrıca Kaz Dağındaki üç güzeller efsanesinde Paris tarafından seçilen tanrıçadır. Roma Döneminde kullanılan adı ise Venüstür. 1 Nisan günü Venüse adanmış; adına şenlikler düzenlenmiştir.
Nike
Nike zafer tanrıçasıdır, çok hızlı koşma ve uçma yeteneğine sahiptir. İnsan görünümündedir. Pallas ve Stiksin kızı, Kratos, Bia ve Zelusun kardeşidir. Nike ve çocuklarının hepsi, Zeusun eşleridir.
Hestia
Rhea ile Kronosun kızı olan Hestia, Zeusun en büyük kız kardeşidir. Tanrıça Hestia, Efesin kent tanrıçası idi. Prytaneionun (belediye sarayı) sağ tarafında tanrıça Hestia sunağı bulunurdu. Prytanın (belediye başkanı) en önemli görevi ise; Kalın sütunları bulunan bu yapının içindeki, kentin ölümsüzlüğünü simgeleyen ateşin sönmemesini sağlamaktı. Prytan; Kent tanrıçası Hestia adına, bu görevi üstlenmişti. Öyle ki; Bu ateşin sönmesi, büyük uğursuzluk sayılır, sönmemesi için saygın rahibeler yani Vestaller tarafından gerekli tedbirler alınırdı.
Demeter ve Persephone
Demeter, Yunan mitolojisinde mevsimlerin ve anne sevgisinin tanrıçası. Homesrosun destanlarında, güzel saçlı kraliçe ya da güzel örgülü Demeter diye geçer. İnsanlara toprağı ekip biçmesini öğreten bu tanrıçadır. Ekinleri, özellikle de buğdayı simgeler.
Hesiodosa göre Kronosla Rheianın kızı, ikinci tanrı kuşağındandır. Tanrılar tanrısı Zeusun dördüncü evliliğini onunla yaptığı söylenir. Bu evlilikten de yeryüzü ecesi Persephone doğmuştur.
Demeter, heykellerinde baygın bakışlı, sarı saçları omzuna dökülen, güzel bir kadın olarak gösterilirdi. Sağ elinde bir buğday başağı, sol elinde de yanan bir meşale tutardı. Roma mitolojisinde ona Ceres denilirdi.
Efsaneye göre, Demeterin bakireliyle övünmesine kızan Hera, Poseidonnun aklına Demeter ile birlikte olma fikrini sokar. Demeter yanına gelen tanrı görünce bir kısrağa dönüşüp kaçmaya çalışır, ama Poseidonda bir aygıra dönüşüp onu yakalar ve birlikte olurlar. Bu birleşmeden Persephone doğar. Bir gün Persephone arkadaşları ile tarlada çiçek toplarken çayır birden ikiye yarılır ve yeraltı tanrısı Hades, yeryüzüne çıkar. Aşık olduğu Persephoneu yeraltına kaçırır ve ona orada nar yedirir. İnanışa göre ölüler ülkesinde bir şey yiyen bir daha oradan çıkamaz. Demeter kızını aramak için yollara düşer ancak onu hiçbir yerde bulamaz. Üzüntüsü öyle büyük olur ki hayata küser. Sonunda her şeyi gören ve bilen güneş tanrısı Helios ona kızının yer altına kaçırıldığını söyler. Bunun üzerine Demeter Olympostan kaçar, yüreği sızlayarak ıssız bir yere çekilir. Onun küsmesiyle toprağın bereketi kalmaz, insanlar kıtlık tehlikesine uğrarlar. Zeus onu barıştırmaya çalışır, Hadesten kızı geri vermesine
Ancak Tanrı kadın yalvarmalara kulak vermez. Bütün yalvarmalarının boşa gittiğini gören Zeus, en sonunda Persephonenin yılın üçte ikisini yani çiçek açma ve meyve zamanını, anası Demeterin, geri kalan üçte birini, yani kışı da kocası Hadesin yanında geçirmesini kararlaştırır. Böylelikle toprağa yeniden bereket gelir. Persephone her yeryüzüne çıktığında, Demeter, yeryüzüne baharı getirir
Amazonlar
Yunan mitolojisinde tamamen kadın savaşçılardan oluşan tarihi bir ulustur. Tarihçi Heredota göre Amazonlar Sarmatyanın Scythia ile sınır bölgesinde yasamışlardır. Amazonların öne çıkan kraliçeleri arasında Truva Savaşında yer alan Penthesilea ve kardeşi Hippolyta sayılabilir. Amazon savaşçılar genellikle Yunan savaşçılarla savaşırken resmedilmiştir. Helenistik ve Roma çağı tarihte Önasyaya birçok Amazon saldırısından bahsedilir. Antik Çağda Amazonlar birçok tarihi kavimle ilişkilendirilmiştir.
Amazonların Karadeniz bölgesinde yaşadıkları söylenir. Burada kraliçeleri Hippolyta önderliğinde bağımsız bir krallık kurarlar. Amazonların birçok kenti kurdukları iddia edilir, bunlar arasında Efes (Ephesos), Sinop (Sinope), Kıbrıs Paphos ve İzmir (Smyrna) sayılabilir. Ünlü tarihçi Herodot Amazonları erkekleri öldürenler anlamına gelen androktones olarak tanımlamaktadır. İskit dilinde de kendilerine oiorpata denmektedir. Bazı efsanelere göre Amazonların erkeklerle cinsel ilişkiye girmesi kesinlikle yasaktı ve Amazon bölgesinde erkekler yaşayamazdı. Ancak soylarının devamı için Amazonlar komşu kabile Gargareanları yılda bir kez ziyaret ederler, doğan çocuklardan erkek olanlar ya babalarına gönderilir ya da öldürülürdü. Kız çocuklar annelerince büyütülür ve tarım, avcılık, savaşçılık konularında yetiştirilirlerdi. Amazonlar eski çağlarda Lyciayi işgal etmişler ancak Bellerophon tarafından yenilmişlerdir. İlyadada yazıldığına göre Amazon kraliçesi Penthesilea, Asil tarafından öldürülür. Amazonların Tuna Nehri üzerindeki Leuke adasına sefer düzenlediği iddia edilir. Seferin amacı Asilin küllerine sahip olmaktır. Amazonlar adaya ayak bastıklarında Asilin hayaleti belirmiş ve savaşçıları adadan kovmuştur.
Herodota göre Sarmatyalılar, Amazonlar ve İskitlerin atalarıdır. Sarmatyalılarda kadınlar sık sık erkeklerle beraber ava çıkar, savaşta yer alırlardı. Ona göre savaşta bir adam öldürmeyen kadın evlenemezdi.
Barış Mançonun da anlattığı gibi Toprak anam sevgi dolu, bereket dolu
Toprak anam sessiz ama toprak anam dopdolu
Toprak anam
Toprak anam; Anadolu
Toprak anayla kaya babanın çocuklarıyız biz
Kaynakça
Sibel Ak, 17.12.2015, Analar Diyarı Anadoluda yaşayan Tanrıçalar, indigodergisi.com |